Kayıtlar

2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

med cezir

bu yayın bakırın paslanmasına dair olacak. gonca özmen'in şiirinde izlekleştirdiği aşka, erosa, kadınlığa dair zeynep direk'in söyleyecekleri var. alıntı yapma izni istemediğim için bu şekil bir tanıtım yaptım kısaca. lütfen okuyunuz:  https://zeynepdirek.wordpress.com/2015/11/22/gel-git/

normatif mesafe

bir noktada yoruluyorsun, yılma derecesinde yoruluyorsun. normlarla da kurguyla da kavganı sürdürmek istemiyorsun fakat işte o nokta normalliğin kıyısına bile yakın değil.

Tanrı'dan İntihal

Aşina olunanın kazanılmış ya da kabullenilmiş güven duygusundan ve yüceliğinden faydalanmanın zahmetsiz bir yoludur yazınımızda kutsal metinlerden alıntı yapmak. Yazar ile okur arasında, yazar ile yazını arasında kurulan bağda kadim olanın güçlü etkisi yadsınamaz. Olaya telif hakları penceresinden bakarsak yaşadığını yazmaktan farksız. İlkini seviyorum, ikincisineyse mecburum. Yaşamadıklarımı nasıl yazabilirim? Nöronlarımın, sevgili gerçeklik işçilerimin, bana kavuşturamadıklarını? Yaşam beş duyu organıyla ulaşabildiğimizden de ötesi, yalnızca elektriksel bir parlama da alınyazısına dahil!

Dam Üstünde Saksağan

Her şeyden söyledim Bilgim aklın derin kuyularında Bilmediğim dilimden her kulağa arık oyulmuş Zihnin arzusu kelam imiş. Kalem arzunun ısrarlarına boyundurulmuş Ve benliğin esaretini Ötekine ses duyurmuş. Kelimeler bazı anlamlara geliyor. Yalnız bazı.

Hakikatin Bezenmesi

Dünyanın en can sıkıcı şeyi bir cam bardağı yüksekten düşürerek kırmak sanırım. Gece uyumadan önce bir bardak su içmek istiyorsanız hele. O kadar ki insanlık bu gerçeğin yalın sinir bozucuğuyla baş edemeyip "nazar çıkması" diye bir inançla onu tahammül edilebilir sınırlara çekmeye çalışmış. Komşusunun evinde, bu eylemi gerçekleştiren kurnaz bir kadının icadı da olabilir tabii.

Taciz ve Sahibi Olma Mevzuu

Resim
Matt Ridley'in Genom kitabından. Dillerin kökeni ve akrabalığını aydınlatmak için yapılan genetik soruşturmalardan bahsediyor. Fakat bunu cinsiyet eşitliği konusunda tarih öncesi çağlardan bu yana bir milim ileri gidemediğimizi göstermek için paylaşıyorum. Y kromozomları üzerinden yapılan bir araştırmada "üstün" veya işgalci kavimin zayıf veya güçsüz kavimin kadınlarını kendilerine eş olarak aldıkları tersinin ise gerçekleşmediği görülüyor. Yani kadınlar savaş ganimeti. Hâlâ da öyle. (Bu yazıyı şu olaya verilen tepkileri okuduktan sonra yazmaya karar vermiştim. Yorumlara linke tıklayarak göz atabilirsiniz.  https://eksisozluk.com/plajda-kadinlari-taciz-eden-suriyelilerin-videosu--5401453  ) Suriyeli erkekler tacizci olunca Türk erkeklerinin verdiği tepkiye bakın. Güçlü olanın kendileri olduğunu vurgulayan şovenist ve erkeklik yarıştıran bir dil. Kadının hayatı ve hissettikleri umurlarında değil. Kendilerine "emanet  

Anlatma Arzusu

İnsan cennetten kovularak cezalandırılmadıysa da arzularının nesnesiyle sonsuza dek kovalamaca oynamak zorunda bırakılarak cezalandırıldı. Bu kovalamacada ötekiyle çığlık çığlığa iletişim kurması gerekiyordu. Bin yıllar çığlıkları Shakespeare'ın sonelerine dönüştürdü.

Acı Çekmenin Yaratıcılıkla İlişkisi

Bazen öyle bir şey yaşarsınız ki o gün uyumanız imkansız olur zaten uyumak da istemezsiniz. kalkar gece 3'te yazmaya başlarsınız 7-8 aydır içinizde filizlenip duran ama yazmaya erindiğiniz her şey öyle pürüzsüz, öyle güzel, öyle yüce bir yaratıcılıkla çıkar ki sanki siz değil de çok sevdiğiniz usta yazarlardan biri yazmıştır. belki ilk kez yazdığınız bir şey sizi tatmin eder. ve mutlu olursunuz o acıya minnettar olursunuz. yazdığınız şeyin yüceliği, duruluğu karşısında acınız azalmasa da güzelleşmiştir. fakat bazen de öyle ağır bir şey yaşarsınız ki beyninizi paraşüt gibi kullanarak uçurumdan aşağı atlıyorsunuzdur sanki. ellerinizi kollarınızı hissetmezsiniz. sıkışıp kalmışsınızdır. değil bu halinizle oturup bir şeyler yazabilmek kendi varlığınızın bilincinde olmak bile güçtür. acı, atın kırbacı gibi gelir size. yine de anlamlandıramazsınız iki acının sizi böyle ifrattan tefrite sürüklemesini. tıpkı `gogol` gibi: "tüm varlığı altüst olmuş gibiydi. kendisini dehşete düş...

dunning-kruger etkisi

Dunning Kruger etkisine kısaca algıda yalakalık (kendimize)  diyebiliriz.  Cornell Üniversitesinden iki psikolog bu sendromu bilim dünyasıyla tanıştırmış: Justin Kruger ve David Dunning Bu sendrom daha az özgüvenli olması gerekenlerin daha çok, daha çok özgüvenli olması gerekenlerin daha az özgüvenli olması durumu. psikolojik bir fenomen. özgüven doğru kelime mi karar veremedim, şimdilik böyle kalsın. bunu öğrenince, artık ne kadar az özgüvenli isem, "bak dedim sen işte özgüvenlisin ama hak etmiyorsun gereksiz." sonra dedim "aaa böyle dediğime göre özgüvenim yok yani özgüvenli olmayı hak ediyorum."  özgüvenli olmayı hak ettiğini düşünmek= özgüvenli olmak eşitliğinden yola çıkarak da "yö gayet özgüvenlisin" dedim.  sonra dedim "lan sen o kadar özgüvenlisin ki en başta kendini tersten özgüvensizmiş gibi gösterme kurnazlığasjnajanan yoo yooo sonsuz döngüye girdim sanırım yooooooo"

Zorbanın Kırılgan Hakikati

Antitezinin değil dillendirilmesi, düşünülmesi dahi katlanılmazsa teziniz ne anlama gelir zorbalıktan başka?   Hakikat zorbalık mıdır? Bilinmez              ama tez değildir. 

Optik Bir Hüzün

kalbim karardı, kapkara. renkler yalnız ışıkla vardır. kalbimse karanlığa alıştı. ışığa karşı savaşmayı bıraktı. kırmızı olmayı, mor olmayı, maviyi bıraktı. gri olmayı bile bıraktı. kalbim kendini kapkara bi kuruluğa bıraktı. onu o kafesten kurtarmak istedim, ağzımdan çıkana kadar ağlamak istedim.
Bazen konuşmayı unutucakmış gibi hissediyorum birine bi şey anlatmak isteyeceğim fakat isteğimi giderecek tek bir kelimem olmayacak zihnimde... Ve bu benim sonum olur anlıyor musunuz?     İnsanın kendi sonunu hayal etmesinin ürpertici hoşnutluğu

Vazgeçtim Bu Dünyadan Tek Ölüm Dengeler Beni

Resim
sosyal bilimlerle haşır neşir olmak isterken karbonla hidrojenle yüz göz olan kendimin dramı: biyokimya çalışıyorum negatif entropi gereği canlılarn çevresiyle dengesiz olduğunu ancak ölünce dengeye geleceğimiz yazıyor. bu biyokimyasal bilgi bizim bugün bilimsel, "kültürel", fikirsel bağlamda (pek matah olmayan)(hatta bokum gibi olan) cevremizle dengeli olmamızdan ötürü ÖLÜ olduğumzu gösteriyor. termodinamik bilmezden evvel, bilinçaltıma önyargılar yığmak dışında hiçbir şeye yaramadığını gördüğüm medyanın "bilgi" bombardımanından (bu çok klişe biliyorum) korunmaya kaçmaya karar vermiştim yapabildiğimce. şimdi hepimiz hissediyoruz onca pislik, lağım yalnız sanal ortamda, ekranda karşımıza çıkmıyor dört bir tarafımız kanalizasyon çukuru... yeni bir karar aldım ben de: bu yozlaşmadan korunmak için negatif entropi edinemediğim zamanlarda izole olacağım.

Uykunun soğuk nefesi

uyku ile ölüm arasındaki analoji ilginctir fakat bizi pek etkilemez, fark ise sonumuzu getirecek sapiens sapiensin sonu gelene kadar uyumak istiyorum.

Varolmak için Mekân

gergin bir ip vardır aramızda, rüyada değil gerçek. ikimiz üzerinde cambazlık yapar dururuz. o yaklaşır ben uzaklaşırım, ben yaklaşırken her şey uzaklaşır. o ip buradadır. burasıdır. varlığımız; boyutsuzlukta sonsuz yoğun hiç'liktir her şeyi doğuracak, tek boyutta birleşmiştir. ikinci boyut mesafelerimizdir. üçüncü boyutta cambazlık mecburi fakat algılar en ince mizansenden bile incedir bazen. dördüncü boyut karanlığı delip aydınlığın içinden geçen görünmez bir oktur. ikimizi ayıran ve birleştiren. bükülmüşlük istisnaen gerçekte olur. her iplikçik tersine döner, hiçlik kusulur.

kâh normatif kahkaha

kimse bizden kendi kendine konuşup gülmenin anormal olduğu bir toplumun normlarına göre hareket etmemizi beklemesin. hem biz kimiz ve bizden toplumsal normlara göre hareket etmemizi beklememesini istediğimiz kimse kim hahayt